Kamra'yı biraz tanıtmak ister misiniz?
Kamra 2006 yılından beri var. Ben ve Ozan Küçükusta birlikte kurduk. Şirketi kurduktan hemen sonra aramıza Murat Gürdal Akkoç da katıldı. Çekirdek kadro böyle oluştu. Daha sonra başka arkadaşlar da geldi. Asıl olarak animasyon, ilüstrasyon, grafik tasarım vs. işleriyle iştigal ediyoruz. Daha en baştan itibaren çizgi roman üretmek gibi bir arzumuz vardı. Ancak bir çizgi roman yayınevi olmayı düşünmedik. Yani yurt dışından telif eser getirmek gibi bir uğraşa hiç girmedik. Bizim derdimiz özgün çizgi roman üretmekti. 2007 yılından beri de gücümüz yettiği kadar üretim yaptık. Bundan sonra da devam edeceğiz.
Tam Macera Dergisi denemeniz bir hayal kırıklığı mı oldu yoksa ateşleyici bir unsur mu?
Hayal kırıklığı olmadı. Dergi fikri oluşurken koşulları biliyorduk. Bizimkisi bir çeşit maceraydı açıkcası çünkü ne sermayemiz vardı ne de maddi anlamda güvenebileceğimiz birileri. Bir salla okyanusa açılmak gibi bir şeydi. Boğulmadık ancak çok da açılamadık. Özgün işler üretecektik ve mevcut kültür endüstrisinde bunun ne kadar zor olduğu biliyorduk. Ekibe katılanlara hayal satmadık, pembe tablolar çizmedik. Durumu açık açık anlattık. Zaten bu koşulları kabullenen ve gerçekten çizgi roman yapmak isteyen yazar-çizerlerle çalıştık. Dayanışma, birlikte üretme, ürettiği işi sevme gibi idealler üzerinden çıkabildi dergi ki çıkamayadabilirdi. Yazar-çizerlerin desteği olmasa olmazdı. Bir yandan üretim yaparken bir yandan da derginin maddi anlamda ayakta kalabilmesi için denenebilecek herşeyi denedik. Ancak dört sayı sonunda hala telif ödeyemiyorduk ve fiziksel anlamda çökmüştük. Çünkü geceleri yapılan bir dergiydi Tam Macera. Gündüzleri başka işler yapmak zorundaydık. Yolumuza başka bir patikadan devam etme kararı aldık.
Tam Macera'nın yayınının durmasını neye bağlıyorsunuz?
Birkaç sebebi var. Öncelikle memleketteki bütün bağımsız dergilerin yaşadığı sorunları yaşıyorduk. Telif ödeyemiyorduk, yeterince tanıtım yapamıyorduk, iyi dağıtılamıyorduk. 10000 adet basıyorduk, 2000 noktaya dağıtılıyorduk ama dergi bulunamıyordu! Bu bizim dışımızda dağıtım tekellerinin koşullarından ve bayilik sisteminden ileri gelen sorunlardan kaynaklanıyordu. Bir çizgi roman dergisini üretmek başka herhangi bir dergiden çok daha zor tahmin edersiniz. Belirli serileri olan yani isteyenin kafasına göre çizdiği bir derleme dergi değildi Tam Macera. Ciddi bir editoryal çalışması, senaryo yazımı ve çizim süreci vardı. Çok zaman alıyor bu işler. Açıkcası hem aylık periyotta üretimin güçlükleri, hem dağıtım sorunları yüzünden dergiyi durdurmak zorunda kaldık.
Deli Gücük'ün derginin tamamından daha çok okunduğu ve sevildiğine nasıl karar verdiniz? Ona dergi çıkarmanıza sebep ne oldu? Editoryal öngörü, okur görüşleri...?
Deli Gücük’ün daha çok sevilip sevilmediğini bilmiyorum. Her serinin seveni vardı açıkcası böyle bir düşünceyle çıkarmadık Deli Gücük: Osmanlı Taşrasından Dehşet ve Korku Hikâyelerini. Cinhan serisi de olabilirdi, Meşhur Hafiyeler de, bir diğeri de... O zaman öyle bir karar aldık Levent Cantek’le. Daha çok o istiyordu Deli Gücük’ü. Ben de Coşkun Kuzgun’un çizgisini çok seviyorum. Onunla başlayalım dedik. Aylık dergiden çok yılda birkaç kitap yayımlamak açıkcası çok daha cazip çalışma koşulları yarattı bizim için.
Kadronuzu tanıtır mısınız?
Bir kadro olarak değil arkadaş çevresi olarak bakıyorum ben yazar ve çizerlere. Tam Macera’da 20-25 kişinin emeği vardı. Deli Gücük’ün ilk kitabında da öyle. Deli Gücük: Alacakaranlık Zamanlar’da bu sayı 30’a ulaştı. Ankara merkezliyiz ancak İstanbul, Bursa, Eskişehir, Çanakkale, İzmir... Türkiye’nin dört bir yanından insanlar var bu otuz kişinin içinde. Bazılarıyla henüz yüz yüze bile gelmedik. Telefon ve eposta üzerinden haberleştik. Ancak şu son üç yılda her projede yer alan insanlar var: Coşkun Kuzgun, Uğur Bülent Sertçelik, Ozan Küçükusta, Murat Gürdal Akkoç çizer olarak; Murat Başekim, Aziz Tuna ve Ben yazar olarak Levent Cantek’de editör olarak... Ben yayıncılık işleri, tasarım ve diğer işlerle uğraşarak biraz daha projelerin içindeyim. Diğer arkadaşlar da zamanları müsade ettiğince yer alıyorlar. Her projede yeni insanlar katılıyor.
Nasıl Bir karakter Deli Gücük?
Deli Gücük bir korku çizgi romanı. Ancak içinde birçok fantastik unsur ve tarih var. Mekan yani Osmanlı Taşrası öykülerde oldukça belirleyici. Anadolulu insanlar, efsane ve mitler, büyük-küçük günahlar ve bir ahlaki güç olarak Deli Gücük. Bildiğimiz süper kahraman ya da anti kahraman sterotiplerinden farklı özellikler gösteriyor. Değişken bir hali var. Kimi zaman vahşi ve acımasız, kimi zamansa bir dervişin ruh haliyle yaklaşıyor olaylara. Bazen sadece bir gözlemci oluyor bazense olayın bizahati kendisi. Bu anlamda yerli ve özgün olduğunu düşünüyorum. Yani Deli Gücük’ü özgün yapan sadece bu topraklarda yaşıyor olması değil. Karakterin kurgusu, belirsizliği ve tekinsizliği de çok şey katıyor hikâyelere. Birden fazla yazar ve çizer tarafından yorumlanması da karakterin bu niteliğini destekliyor. Ortaya nasıl çıkacağı, ne yapacağı kolay kestirilemeyen bir karakter Deli Gücük. Ancak çok keskin ve belirli bir adalet anlayışı var. Zaten çizgi romanın temel aksı bu adalet anlayışı.
İlk Deli Gücük cildine ilgi nasıldı? Beklentiniz var mıydı, karşılığını buldu mu?
Beklediğimiz ilgiyi gördü. Beklentilerimiz de gerçekçiydi. Yeni çizgi romanlar yapabilecek maddi koşulları sağlamayı amaçlıyorduk. Nitekim Deli Gücük’ün ikinci cildi Alacakaranlık Zamanlar’ı yayımlayabildik. Bundan sonra da devam edeceğiz gibi görünüyor.
Görünen o ki elinizde basılacak öyküleri biriktirerek basıyorsunuz. Çizgi romanımızın alışık olmadığı doğru bir teknik. Sanki mizah çizgi romanından gelen bir "çiz-yaz bas hemen" aceleciliği var onun için soruyorum. Çizer veya yazarlarınız bu çalışmaya alıştılar mı hemen, zorluk yaşadınız mı?
Mizah dergilerinin çalışma geleneği ile serüven çizgi romanları yapmak çok güç. Hem yayın periyodu hem de üretim süreci farklılık gösteriyor. Açıkcası biz bu üretim sürecini kendimiz geliştirdik. Bize bir yol gösteren olmadı. Çünkü yapan yok. Yani çizgi romanların yazar-çizer ortak çalışması olarak üretilmesi pek alışılageldik bir şey değil. Hele de Deli Gücük’teki kadar kapsamlı çizgi roman antoloji çalışması daha önce yapıldı mı bilmiyorum. Öncesinde bir editoryal çalışma, senaryoların ortaya çıkması ve çıkan senaryonun en uygun kişi tarafından çizilmesi... Bu süreçler yurt dışında uygulanıyor, ancak ortada bir sektör olduğu için çok daha profesyonelce yapılıyor bu işler. Bu şekilde çizgi roman üretmek zaman alıyor. Deli Gücük ciltleri yaklaşık birer yıllık bir zaman periyodunda yapıldı. Tabi sürenin uzamasında yazar-çizerleri hayal gailelerinin de etkisi büyük. Bu süreyi kısaltmayı amaçlıyoruz. Şu an hedefimiz yılda iki cilt çizgi roman çıkarmak.
crop blog sayfasından alınmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder