18 Haziran 2010 Cuma

Murat Başol: “Bizim Nesil Edebiyatla Anlaşamadı”


Deli Gücük-Alacakaranlık Zamanlar'ın çizerlerinden biriyle Murat Başol ile konuştuk.

Sizi Deli Gücük'ün ikinci albümünden tanıyoruz. Çizgi romanla ilgilenir miydiniz? Bize kendinizi tanıtır mısınız?


Hep ilgilendim. Profesyonel çizerliğe karikatür çizerek başladım. Sonra çizgi roman (Dıgıl dergisi) çizsem de karikatür temelli çizgili hikâyeler oldu. Animasyona merak saldıktan sonra dergi çizerliğinden uzaklaştım. Şimdi çizgi ile ilgili herşeyle ilgileniyorum. Çizgi roman yapmak ta bunlardan bir tanesi...
 

Deli Gücük daha çok Avrupalı bir tarza sahip, bilmem katılır mısınız? Pek üretim yapılmadığı için bir ayrım yapacağım. Dergiler dışında örneğin Çapa Grubu da Amerikan süper kahraman tarzında işler yapıyor. Siz nasıl tanımlarsınız çizerlik anlayışınızı...

Çizgi kültürümüz hep Avrupalı oldu ama Amerikan ekolünü de “süper hero” olayıdır diye kestirip atmak, haksızlık olur. Çok farklı işler üreten bir endüstriden bahsediyoruz. Aslında bana kalırsa ekollerin bittiği bir döneme giriyoruz. Bütün dünyadaki çizerler birbirleriyle etkileşim içindeler. Bu geçmişle kıyaslandığında yeni bir şey… Yirmi yıl önce Brezilya'daki adamın nasıl çizdiğini bilemezdik. Şimdi biliyoruz. Deli gücük de Avrupa ekolü gibi duruyor. Öyle olmalı zaten. Çapa grubu Amerikan tarzı işler yapması tamamen tercih meselesiydi. Çizerlerinin hedefi zaten Amerikan çizgi roman piyasasına çizmekti ve bu gerçekleşti. Rakibi çok olan bir lige girmek büyük başarıdır, fanzin yayınları ise hâlâ devam ediyor.
 

İyi bir çizgi romanın olmazsa olmazı neler sizce?

İyi anlatım. 
 

Soruyu genişletelim. Türkiye'deki yerli çizgi roman üretimlerinin en önemli sorunu veya ne iyi yaptığı şey nedir sizce?

Üff kazık soru oldu ama yinede bir şeyler geveleyeyim. On beş yirmi senedir okurla bağ bir yerde koptu ve bir türlü yeniden kurulamadı. Zeplin, RR, Joker gibi dergilerin çıktığı dönemden beri yapılan denemelerin tümü bu bağı kurmak içindi. Bana göre bir hata var. O da bizim nesil edebiyatla iyi anlaşamadı. Bir içerik sorunu yaşanıyor. Okur iyi çizgi aradığı gibi çarpıcı hikâyeler de ister. Daha cesaretli içerikler üretmemiz gerekiyor. Çok sıradan öyküleri okumak “meğerse öyle değilmiş de böyleymiş” sonucu okuru heyecanlandırmıyor. Bir de sinema gibi çok güçlü bir anlatım aracı varken kim alır sizin derginizi. Çekici olmak gerekiyor. Okurun gerisinde kalmak yazar ve çizer için zavallılıktır. Şu da var: yazarın, çizerin, şairin, oyuncunun, müzisyenin beraber takıldıkları bir dönemle bugünü karşılaştıramayız. Başka bir zamanda yaşıyoruz artık. Başka bir analiz yapmak gerekiyor. Bu günün okuru ya da okumayanını tanımamız gerekiyor. 
 

İnsanlar pek bir araya gelemiyorlar üretim için. Hırslarını ve rekabetçi hislerini bir kenara koyamıyorlar. Deli Gücük bu anlamda ilginç bir farklılık taşıyor. Nasıl katıldınız ekibe?

Ülkenin ana sorunu bu. Ekip olmak, örgütlü olmak vs. aynı şeyler. Hırs ve rekabet dediğin şeyler piyasada olur. Bizde piyasa da yok. O zaman bunun adı başka bir şey olmalı. Ben çizmek istediğim için katıldım deli gücük ekibine. Sağ olsunlar (Aziz Tuna) kabul ettiler. Bir kaç sayfa katkım oldu. 
 

Deli Gücük bir kahraman sayılabilir mi?

Elbette, Anadolu masalları ile aynı şey Deli Gücük. Kulaktan kulağa anlatılan ve değişen hikâyeler gibi. Tek ortak noktası kahramanı...
 

Deli Gücük'ün kargaları konuşuyor olabilir mi gerçekten?

150 sene yaşayan kargalar var. Ee o kadar sene gak-guk la geçmez herhalde.

Sanat uzun hayat kısa mı?

Evet.

Seruven.org sitesinden alınmıştır
link

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...