5 Temmuz 2010 Pazartesi

Zeynep Ozatalay: "Piyasa İşleri Dışında Projeler Üretmeliyiz"


Deli Gücük çizerlerinden Zeynep Özatalay ile konuştuk.

Bize kendinizi tanıtır mısınız?
İstanbul Kanlıca’da doğdum. Bahçeli-çayırlı, düşmeli-kalkmalı bir çocukluk geçirdim, kendimi bildim bileli hep çizdim. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Grafik Bölümü’ne girdim, Eskişehir’in de hayatımda güzel bir yeri vardır. Ondan sonra yolum belli olmuştu zaten. Bir müddet reklam ajanslarında çalıştım, bol bol çizmeye devam ettim. En sonunda tam mesaili çizer olarak buldum kendimi..


İlüstratör olarak hayatınızı sürdürdüğünüz için sorma gereği duyuyorum. Nasıl bir hayat bu? Kolaylığı ve zorluğu ne mesela
Dünyanın en zevkli işi ve hayatı! Ama çizer olmak bir yana, bağımsız çalışmak, işi zevkle yaparken bir taraftan muhasebecilik yapmak zor mesela. Pek çok illüstratör tanıyorum, herkes benzer sorunlarla cebelleşiyor. Bir de bu mesleğin saygınlığını tekrar kazanması lazım, çizgi özellikle reklam dünyasında kolayca satın alınabilir bir hizmet (bu kelimeyi de özellikle kullanıyorum) gibi görülür oldu, çizerler de geçinebilmek için çok zor koşullarda çalışmaya razı olmak zorunda kalıyorlar.


Masalsı çizgileriniz var, sert Deli Gücük hikayelerine bir yumuşaklık katmışsınız bana kalırsa…Çizgi romanla ilgili misiniz?
Çok severim çizgi roman okumayı, her an bakılacak bambaşka türler, ekoller var. Çok sağlam hikayeler çıkıyor, özellikle bağımsız şirketlerden. Artık dışarıdaki yayınlara da çok rahat ulaşabiliyoruz . Çizgilerime gelince hikayelere göre çok değişebiliyor, kağıdın başına oturup çizmeye başladığım zaman her seferinde başka bir yola gidiyorum. Bir çizerin tutarlı olması çok daha iyi tabii, ama bende hikayenin, konunun atmosferine göre ne çıkarsa bahtınıza.

Deli Gücük ekibine nasıl katıldınız?
Birinci albümü severek okumuştum, hazırlanma macerasını da Kamra’dan dolayı takip edebildim biraz.. Yeni albüm hazırlığını duyunca Levent Cantek’e bir mail attım, hikaye varsa talibim dedim..

Yerli üretim pek yapılmıyor, genellikle dergilerde yayınlanan işlerin toplanmasıyla çıkan albümler var ve onlar da sınırlı. En azından insanlar bu tür mütevazı katkılarla kolektif üretimler yapılabilir gibi geliyor bana. Bilmiyorum siz ne dersiniz? Bir araya gelemiyor mu çizerler, yazarlar…
Aslında meslek sıkıntılarıyla ilgili bahsettiğim şeyin acısı tam da buradan çıkıyor. Kendimiz için birşeyler yapmak, piyasa işleri dışında proje üretmek.. Etrafım çok yetenekli insanlarla çevrili, o kadar inanılmaz çizerler var ki memlekette.. Ne yazık ki çok büyük vaktimizi sadece geçimimizi sağlamak için çalışmakla harcıyoruz. Ne zaman bir araya gelsek konuşup duruyoruz, ama bu işleri organize eden, takip eden, dağınık olanı toplayıp üretime dönüştürecek ekipler gerekiyor. Sadece bir yazar- çizer birlikteliği de yeterli değil. Gerçi mesela ÇAPA yıllarca kendi çabasıyla üretti, çizdi, bastı, dağıttı. Pek çok fanzin bu duruma örnek gösterilebilir. Ama bunun bir adım ötesine henüz yaygın olarak geçemedik.

Kargalardan korkar mısınız?
Temkinli yaklaşıyorum, ceviz seviyorlar, veriyorum. Seviyeli bir ilişkimiz var onlarla..

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...