15 Haziran 2010 Salı

Osmanlı Taşrasında Bir Adalet Dağıtıcısı


Edebiyat uyarlamalarının ilgi görmesi, farklı türlerde üretilmiş birçok çizgi romanın dilimize çevrilmesine vesile oldu. Çizgi roman denilince akla ilk gelen ve hali hazırda düzenli olarak yayımlanan Amerika süper kahraman çizgi romanları, İtalyan fumettileri ve frankafonların yanına birçok farklı ülkeden yazar-çizerlerin ürettiği politik çizgi romanlar, biyografik çizgi romanlar, macera, korku, polisiye gibi popüler türlerde üretilmiş eserler eklendi. Birçok yayınevi çizgi roman dizileri oluşturmaya başladı. Pek farkına varılmıyor ama önemli bir eksik var aslında: yeni üretilen yerli çizgi romanlar... Deli Gücük: Alacakaranlık Zamanlar işte bu eksikliği bir nebze olsun giderebilecek türde yerli bir çizgi roman kitabı.

Deli Gücük’ün ilk albümü geçen yıl çıkmıştı. Benzer bir mantıkla ikinci bir albüm hazırlanmış. 19.Yüzyıl Osmanlı taşrasından gezinen bir seyyah Deli Gücük. Alacakaranlık Zamanlar adıyla derlenen yeni albüm, eksikliği her daim hissedilen, ancak örneklerine nadir rastladığımız, bu toprakların tarihinden ve kültüründen beslenen bir anlatı olarak tanımlanabilir. İnsanlar Anadolulu. Öyküler tarihten, Anadolu söylencelerinden, masallarından ve efsanelerinden ilham alınmış. Ancak salt bir efsane anlatıcılığıyla yetinilmemiş. Aksine her hikâye günümüz insanının dertlerine dokunmayı amaç edinmiş gibi. Sanki zamanın ruhunda eksikliği hissedilen idealize bir ahlaktan müteşekkil bir vicdan arayışı söz konusu... Nitekim kitabın sonundaki bir öyküde Deli Gücük kendi vicdanıyla hesaplaşırken bu arayışın ne kadar çetrefilli olduğunu açığa vuruyor.

Alacakaranlık Zamanlar’ın başka bir yönü de kitabın bir çizgi roman antolojisi olması. Tıpkı yerli çizgi romanlar gibi antolojilere de ülkemizde pek sık rastlanmıyor. Otuza yakın yazar-çizerin ortak ürünü Alacakaranlık Zamanlar. Ortak çalışmaların zorluğu düşünülürse, fedakârlık ve sebat gerektiren bir çaba olması nedeniyle müstesnalık ölçüsünde dikkat çekici... Anlatılan hikâyelere bakıldığında fantastik nitelikli korku türüne yoğunlaşıldığı görülüyor. Ama üreticilerinin amacının okuyucuya kâbuslar göstermek olmadığı hemen söylenebilir. Ses ve görüntü efektlerinin olanaklarından sonuna kadar yararlanan filmler bile -özellikle korku türü meraklılarını- korkutmakta zorlanırken durağan çizimlerle bunu başarmak gerçekten kolay değil. Korkutmayı bir amaç haline getirdiğinizde, kanlı sahneleri, iğrençlikleri, canavarları, yaratıkları usta bir kurgu ve hikâyeleme içinde anlatabilirsiniz ancak gerçekten korkutabilir misiniz? Deli Gücük’ü okuyanlar görecektir, her hikâye aslından korkunç olanın canavarlar değil insanlar olduğunu göstermeyi amaçlıyor. Nitekim kitabın kahramanı birçok kere insanlardan değil canavarlardan yana taraf oluyor. En azından insanlarla canavarlar arasında müzakerecilik yapıyor.

Albümün belki de en ilginç yönü kahramanının kurgulanış biçimi. Deli Gücük sürekli etrafında dolaşan ve kimi zaman insanlarla konuşan yedi kargasıyla gizemli bir karakter. Anadolu topraklarında, Osmanlı taşrasında geziniyor, hikâyeleri ya getiriyor ya da bizzat yaşıyor. İnsanlardan uzak yaşamı, az konuşması, delici bakışları, görünümü ve hepsinden önemlisi konuşabilen yedi kargası onu korkutucu kılıyor. Tıpkı bir söylencenin kulaktan kulağa değişmesi, her anlatıcının söylenceye kendinden bir şeyler katması gibi, Alacakaranlık Zamanlar’daki Deli Gücük karakteri her öyküde farklılaşıyor. Bu farklılaşma bir yandan kitabın antolojik niteliğinden kaynaklanıyor, bir yandan da kitabın kahramanını katmanlaştırıyor. Farklı tarzlara sahip çizerlerin elinde Deli Gücük, tıpkı hikâyelerinde olduğu gibi bazen dehşet saçan bir öcüye veya akıl veren bir dervişe, kimi zamansa tarihe kayıt düşen bir gözlemciye dönüşüyor.

Bu farklılaşma belirli karakteristik özellikleri olan kahramanların aksine Deli Gücük’ü ön görülemez yapıyor. Bu belirsizlik kimi zaman öyle boyutlara ulaşıyor ki, onu son zamanlarda revaçta olan anti-kahraman profiliyle bile tanımlamak bile güçleşiyor. Belki de çizgi roman anlatısının özelliklerine uygun olarak okuyucuyu pasif bir izleyici olmaktan çıkarıp, hayal gücünü ateşleyerek Deli Gücük mitindeki boşlukları kendisinin doldurmasına teşvik ediyor. Kitabın karakterini belirginleştirmek için okuyucuyu kendi karakterinden bir şeyler katmaya zorluyor.
Eğer titiz, berrak ve ayrıntılı çizimli, entrikası ve aksiyonu bol, diyalogları sert ve gerçekçi, vintage macera çizgi romanlarına düşkünseniz, Deli Gücük öykülerinin geçtiği Vahşi Doğu dekorunda yalnız köyler, kaçırılan kızlar, filintalar, tüfekler, atlar, kovalamacalar, ittifaklar ve ihanetler, hırs, para, haydutlar, çatışmalar ve kanlı hesaplaşmalar bulacaksınız. Ve bu hesaplaşmalara imza atan, mitik bir adalet dağıtıcısıyla karşılaşacaksınız.

Ayhan Savman, Radikal Kitap, 11.6.2010

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...