9 Nisan 2013 Salı

Canavarları Çizmek Her Zaman Daha Zevkli



Deli Gücük çizerlerinden Uğur B.Sertçelik ile konuştuk.

Korku çizgi romanları, adının gerektirdiğini yapabiliyor mu? 
Üretimin bu kadar çok olduğu ve belli şablonların tekrar tekrar kullanıldığı bir ortamda korku sineması ve çizgi romanlarının izleyicileri ve okuyucuları korkutmasının gittikçe zorlaştığını düşünüyorum. Sinemaya oranla çizgi roman bu konuda daha şanslı gibi, sonuçta sinema izleyicisi filmlerdeki belli anlatım biçimlerine alıştıkça yeni anlatım biçimleri ve korkutucu numaralar bulmak gerekiyor. Çizgi roman ise bu anlamda daha özgür bir ortam sağlıyor. Filmler yüksek bütçeleri nedeniyle seyircinin izlemesini sağlamak zorunda, yoksa para kazanamazlar. Bu durum da üreticileri belli kalıpların dışına çıkmamaya, tutan ve başarılı olan formüllere yönelmeye götürüyor. Fakat çizgi roman sinemaya oranla çok daha küçük bütçeyle hazırlanabilen bir iş olduğu için bir albümün çok satmaması yaratıcılarının üretmeye devam etmesini engellemiyor, bu nedenle yaratıcılar daha özgürler. Zaten Hollywood da bunu fark etti ve neredeyse son 10-15 yıldır çizgi roman uyarlaması dizi ve filmin sayısı gittikçe artıyor, satış başarısı yakalayan her çizgi romanın sinema filmi çekilebiliyor. Hatta Amerika’da Men in Black çizgi romanının yaratıcısı Scott Rosenberg’in kurduğu Platinum Studios (Cowboys And Aliens, Dylan Dog portföyünde  bulunan filmler) ileride filmini çekebilmek amacıyla çizgi roman yayınlayan bir firma. Çizgi romanda çizgileri bana tekinsiz gelen tek çizer Richard Corben, korku türünde üretmediği çizgi romanlar bile insanı ürpertmeyi başarabiliyor. Korkutabilmek bir yetenek sanırım.

Fotorealistik tarzda resimlediğiniz senaryoları ne kadar sürede tamamlıyorsunuz? 
Bu tarzda yaptığım çizgi romanlar 2007 yılında yayınlanan Tam Macera dergisinde yer alan Meşhur Hafiyeler idi. Genelde çizdiğim hikâyeler 8 sayfadan oluşuyordu ve yaklaşık bir ayda çiziyordum. Meşhur Hafiyeler ’deki her kareyi, her objeyi fotoğraf referanslı çiziyordum. Genelde de hikâyenin geçtiği dönemin atmosferini yakalayabilmek için filmleri referans alıyordum, filmlerin karelerini dondurup bazı sahneleri veya mekânları hikâyelerde kullanıyordum. Yorucu ama aynı zamanda çok doyurucu bir çalışmaydı. İleride yine böyle çalışmalar yapmak isterim. Ayrıca fotoğraf referanslı çalışmanın hikâyeyi zenginleştirdiğini düşünüyorum. Şu anda da çizdiğim hikâyelerde özellikle mekânlar için ayrıntılı bir fotoğraf taraması yapıyorum, internet bu anlamda çok yardımcı oluyor.

Sizi etkileyen ilk korkunç resim hangisi idi? 
Korkunç resim olarak aklıma bir şey gelmiyor ama bir filmden sahne derseniz, ilk olarak Elm Sokağı’nda Kâbus serisinin 3. filmi “Dream Warriors” derim. Filmin başında baş karakter Kristen Parker (Patricia Arquette) rüyasında yataktan kalkıp banyoya gidiyor ve musluğu açmaya çalışıyor ve musluk elini kavrıyor. Bu sahneyi izledikten sonra tek başıma banyoya gitmek çok korkunç bir tecrübe haline gelmişti. Zaman geçip de insan büyüdükçe filmler veya çizgi romanların daha az korkutucu geldiğini düşünürken 2005 yılında sinemada “The Exorcism of Emily Rose"u izledim ve bunun yaşla bir ilgisi olmadığını anladım. Geçenlerde televizyonda da yayınlandı, açıkçası evde tek başıma izleyemedim diyebilirim. Emily Rose dışında Ringu (Halka) da seyirciyi korkutma açısından gayet başarılıydı. Ama bu anlamda başarılı olan çok az film var, bu işin ne kadar zor olduğunun bir göstergesi sanırım.

Bu ara projeleriniz neler? 
Şu anda yine Levent Cantek’in yazdığı “Ormanda”  üzerinde çalışıyorum. En büyük hedefim tamamını benim çizdiğim bir çizgi roman albümü yayınlamak, bu kitap bittiği zaman bunu gerçekleştirmeyi umut ediyorum.

Çizim aşamanız nasıldır? Müzik/ sessizlik? Gece/Gündüz? 
Geceleri daha iyi çalışabiliyorum, ama ne yazık ki sabit bir yerde çizemiyorum, ne kadar çok istesem de bir çalışma odam yok, ne zaman kendime bir çalışma odası hazırlasam mutlaka bir süre sonra oradan sıkılıp başka bir yere geçiyorum. Çalışırken genelde televizyon açık oluyor. Bu aralar genelde modüler bir şekilde çalışıyorum. Bütün çizim malzemelerimi yanımda taşıyorum, böylelikle haftanın belli günleri kendi evimde, annemin evinde veya boş vaktim olduğu zaman da dışarıda bir kafede çizebiliyorum.

DG bir canavar mı?

Bir çizer olarak canavar olmasını isterim, çünkü canavarları çizmek her zaman daha zevkli…

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...