![]() |
Deli Gücük çizerlerinden Uğur B.Sertçelik ile konuştuk.
Korku çizgi
romanları, adının gerektirdiğini yapabiliyor mu?
Üretimin bu kadar
çok olduğu ve belli şablonların tekrar tekrar kullanıldığı bir ortamda korku
sineması ve çizgi romanlarının izleyicileri ve okuyucuları korkutmasının
gittikçe zorlaştığını düşünüyorum. Sinemaya oranla çizgi roman bu konuda daha
şanslı gibi, sonuçta sinema izleyicisi filmlerdeki belli anlatım biçimlerine
alıştıkça yeni anlatım biçimleri ve korkutucu numaralar bulmak gerekiyor. Çizgi
roman ise bu anlamda daha özgür bir ortam sağlıyor. Filmler yüksek bütçeleri
nedeniyle seyircinin izlemesini sağlamak zorunda, yoksa para kazanamazlar. Bu
durum da üreticileri belli kalıpların dışına çıkmamaya, tutan ve başarılı olan
formüllere yönelmeye götürüyor. Fakat çizgi roman sinemaya oranla çok daha
küçük bütçeyle hazırlanabilen bir iş olduğu için bir albümün çok satmaması
yaratıcılarının üretmeye devam etmesini engellemiyor, bu nedenle yaratıcılar
daha özgürler. Zaten Hollywood da bunu fark etti ve neredeyse son 10-15 yıldır
çizgi roman uyarlaması dizi ve filmin sayısı gittikçe artıyor, satış başarısı
yakalayan her çizgi romanın sinema filmi çekilebiliyor. Hatta Amerika’da Men in
Black çizgi romanının yaratıcısı Scott Rosenberg’in kurduğu Platinum Studios
(Cowboys And Aliens, Dylan Dog portföyünde bulunan filmler) ileride filmini çekebilmek
amacıyla çizgi roman yayınlayan bir firma. Çizgi romanda
çizgileri bana tekinsiz gelen tek çizer Richard Corben, korku türünde
üretmediği çizgi romanlar bile insanı ürpertmeyi başarabiliyor. Korkutabilmek
bir yetenek sanırım.
Fotorealistik
tarzda resimlediğiniz senaryoları ne kadar sürede tamamlıyorsunuz?
Bu tarzda yaptığım
çizgi romanlar 2007 yılında yayınlanan Tam Macera dergisinde yer alan Meşhur Hafiyeler
idi. Genelde çizdiğim hikâyeler 8 sayfadan oluşuyordu ve yaklaşık bir ayda
çiziyordum. Meşhur Hafiyeler ’deki her kareyi, her objeyi fotoğraf referanslı
çiziyordum. Genelde de hikâyenin geçtiği dönemin atmosferini yakalayabilmek
için filmleri referans alıyordum, filmlerin karelerini dondurup bazı sahneleri
veya mekânları hikâyelerde kullanıyordum. Yorucu ama aynı zamanda çok doyurucu
bir çalışmaydı. İleride yine böyle çalışmalar yapmak isterim. Ayrıca fotoğraf
referanslı çalışmanın hikâyeyi zenginleştirdiğini düşünüyorum. Şu anda da çizdiğim
hikâyelerde özellikle mekânlar için ayrıntılı bir fotoğraf taraması yapıyorum,
internet bu anlamda çok yardımcı oluyor.
Sizi etkileyen ilk
korkunç resim hangisi idi?
Korkunç resim
olarak aklıma bir şey gelmiyor ama bir filmden sahne derseniz, ilk olarak Elm
Sokağı’nda Kâbus serisinin 3. filmi “Dream Warriors” derim. Filmin başında baş karakter
Kristen Parker (Patricia Arquette) rüyasında yataktan kalkıp banyoya gidiyor ve
musluğu açmaya çalışıyor ve musluk elini kavrıyor. Bu sahneyi izledikten sonra
tek başıma banyoya gitmek çok korkunç bir tecrübe haline gelmişti. Zaman geçip de
insan büyüdükçe filmler veya çizgi romanların daha az korkutucu geldiğini
düşünürken 2005 yılında sinemada “The Exorcism of Emily Rose"u izledim ve
bunun yaşla bir ilgisi olmadığını anladım. Geçenlerde televizyonda da
yayınlandı, açıkçası evde tek başıma izleyemedim diyebilirim. Emily Rose
dışında Ringu (Halka) da seyirciyi korkutma açısından gayet başarılıydı. Ama bu
anlamda başarılı olan çok az film var, bu işin ne kadar zor olduğunun bir
göstergesi sanırım.
Bu ara projeleriniz
neler?
Şu anda yine Levent
Cantek’in yazdığı “Ormanda” üzerinde
çalışıyorum. En büyük hedefim tamamını benim çizdiğim bir çizgi roman albümü
yayınlamak, bu kitap bittiği zaman bunu gerçekleştirmeyi umut ediyorum.
Çizim aşamanız
nasıldır? Müzik/ sessizlik? Gece/Gündüz?
Geceleri daha iyi
çalışabiliyorum, ama ne yazık ki sabit bir yerde çizemiyorum, ne kadar çok
istesem de bir çalışma odam yok, ne zaman kendime bir çalışma odası hazırlasam
mutlaka bir süre sonra oradan sıkılıp başka bir yere geçiyorum. Çalışırken
genelde televizyon açık oluyor. Bu aralar genelde modüler bir şekilde
çalışıyorum. Bütün çizim malzemelerimi yanımda taşıyorum, böylelikle haftanın
belli günleri kendi evimde, annemin evinde veya boş vaktim olduğu zaman da
dışarıda bir kafede çizebiliyorum.
DG bir canavar mı?
Bir çizer olarak
canavar olmasını isterim, çünkü canavarları çizmek her zaman daha zevkli…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder