31 Mart 2013 Pazar

Deli Gücük'ün Bir Baş Düşmana İhtiyacı Var



Deli Gücük çizerlerinden, ilk albüm kapağımızın ve Deli gücük logosunun yaratıcısı Korkut Öztekin'le kısa bir sohbet yaptık.

Yerli üretimin bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz?
Bu soru bir-iki sene önce sorulmuş olsaydı cevabım olumsuz olurdu. Ancak şu anda görüşlerim tamamen değişti. Türkiye’de çizgi romanı umut vaat eden yeni, genç bir mecra olarak görüyorum. Yavaş yavaş yayın evleri çizgi romanı ciddiye alıyorlar ve Dünya’nın dört bir köşesinden en iyi örnekleri dilimize kazandırıyorlar. Kitapçılardaki çizgi roman seksiyonları gün geçtikçe genişliyor. Yeni yetişen birbirinden kabiliyetli çizerler de cabası… En güzeli de bu yeni yetişen genç yeteneklerin popüler trendlerden uzak özgün bir dil geliştirmenin peşinde olması. Bundan beş sene sonrasını hayal etmek beni çok heyecanlandırıyor.

Üniversitede öğretim üyesisiniz… genç kuşağa dair tespitleriniz neler? Çizgi romana uzaklar mı, yakınlar mı?
Tam ortada duruyorlar! Bence onlar henüz hiçbir şeye yakın ya da uzak değiller. Aslında çok açık fikirliler. Bizden daha açık fikirli ve ilerici olduklarını düşünüyorum. Ellerinden gelenin en iyisini yapmayı istiyorlar ancak bununla beraber hayatı da doyasıya yaşamayı ve anlaşılmayı bekliyorlar. Ve değişik örneklere, ilginç şeylere, açıkçası şaşırmaya açlar. Kedi gibiler; Onların ilgisini kaybetmek de kazanmak da çok kolay. Bence daha çok okumaya, izlemeye ve tartışmaya ihtiyaçları var. Kaliteli grafik öykülemenin onların hayatındaki çok önemli bir entelektüel boşluğu doldurabileceğine inanıyorum.

Çizgi roman 20 yıl önceki sihrini koruyor mu?
Çizgi roman, bir grafik öyküleme tekniğidir, “janr” yani tür değildir. Çizgi roman tekniği ile her türde hikaye aktarılabilir; Fantastik, fantezi, korku, polisiye, toplumsal gerçekçi ya da tarihi; aklınıza gelebilecek her türde metin çizgi roman panellerinde vücut bulabilir. Çizgi roman, hikaye anlatmak isteyen birine akıl almaz denemeleri icra edebileceği sonsuz zenginlikte bir palet sunar. Üstelik fakir adamın sinemasıdır; pahalı özel efektler tasarlamadan ya da dehşetengiz miktarlarda yapım paraları harcamadan, sadece yeteneğiniz ve hayal gücünüz ölçüsünde sınırlı olarak bir öyküyü görselleştirebilmenizi sağlar. Artık Dünya’da pek çok sinemacı, sinema sektöründe gerçekleştiremediği projelerini çizgi roman halinde yayınlıyor. Bunların arasında Darren Aranowsky, Alejandro Jodorowsky, Clive Barker, Joss Whedon gibi isimler de var. Hatta Fellini bile Manara ile çalışmıştı. Çizgi roman asla ölmeyecek. Hızlı, ucuz ve kurnaz olduğu için insanlık tarihi boyunca bir biçimde varlığını sürdürmeye devam edecek. Hele ki mobil teknolojiler sayesinde artık dijital ortamda da çizgi romanı rahatça üretip, paylaşabiliyoruz. Hareketli çizgi romanlar, canlandırma sanatı ile ardışık grafik betimlemeyi harmanlıyor ve bence uygulama çağının en popüler öğesi olma yolunda ilerliyor. Bence çizgi roman yeniden doğuyor, yeniden icat oluyor.

Genç çizerlere ne tavsiyelerde bulunursunuz?
Daha çok çizmek lazım! Çizer kimliğinden korkmamak, onu cesaretle, bir nişan gibi taşımak lazım. Benim kuşağımın azımsanmayacak bir bölümü, sırf hayatta kalabilmek için, sosyal güvenceye sahip olabilmek için çizerlikten uzaklaşarak daha farklı kariyerlerde şanslarını denedi. Oysaki tecrübe şunu gösterdi; Çizer, adı üstünde çizer! Sabah saat 8:30’dan akşam saat 6:00’ya kadar masasının başında çizim yapar. Güzel olan her şey inançla yaratılır ve yine aynı inançla sürdürülür. Hayatta hiçbir şey kolay değildir, ama inandığınız ve tutkuyla sevdiğiniz bir işi yaparsanız aç kalmazsınız. Genç çizerlerin bunları geç öğrenmemelerini ve asla vazgeçmemelerini dilerim.  Hayata karşı daha cesur ve girişken olmalarını dilerim.

Deli Gücük’ü nasıl tarif ederdiniz?
Deli Gücük hakkında çok şey söylenebilir. Ben onu biraz Clive Barker’in Candy Man karakterine benzetiyorum. Arılar yerine kargaları var. Tabii Deli Gücük daha olumlu… Bence Deli Gücük bir “Non-Sequitur” çizgi roman karakteridir. Yani ardışık anlatım boyunca tiplemesinde tutarlı bir grafik devamlılık olmasa bile yaşamayı sürdürebilen bir karakterdir. Gaiman’ın Sandman’i ya da Arcudi’nin The Mask’ı Hewlett’in Tank Girl’u gibi… Deli Gücük’ü bir çizer olarak istediğiniz gibi çizebilirsiniz. Sadece dikkat etmeniz gereken birkaç şey var; Uzun siyah saçları ve sakalı olmalı! Sakalı çok uzun olmamalı ve bıyıkları dudaklarını çok fazla örtmemeli. Bir asa taşımalı; Bu asanın niteliği ve niceliği duruma göre değişir. Deli Gücük bu asayı sadece havalı olduğu için taşıyor, yani bu asaya yaslanarak yürümüyor. Genelde diğer çizerler Deli Gücük’ü ifadesiz çiziyorlar; Ben de olabildiğince haşin çiziyorum. Deli Gücük kızgın görünmeyi seviyor. Oysaki o aslında kızgın filan değil, sadece duygularını maskeliyor. Bu sebeple asa, bir ikinci mimik işlevi görebilir, şekil değiştirebilir ve Deli Gücük’ün ruh durumu hakkında daha derin ipuçları vererek alt anlamlar oluşturabilir. Kargaları biraz Batman’ın Robin’i gibi; Deli Gücük onlarsız da var olabilir. Kargaların gerçekten şimdiye kadar dekor olmak dışında pek bir işlevi olmadı. Bence bu durum genç yazarların ve çizerlerin çözmesi gereken bir sorun. Kargaların kimlikleri olabilir, vazifeleri olabilir, iç dinamikleri ve diyalogları olabilir. Bir de Umberto Eco’nun Süperman için yaptığı eleştiri Deli Gücük karakteri için yinelenebilir. Deli Gücük, sahne aldığı öykülerdeki karakterlerin vicdanlarının hayaleti mi yoksa gerçek bir karakter mi? Eğer öyleyse yürümeye devam edebilmesi için birazcık daha fazla şeye ihtiyacı var. Mesela bir baş düşmana! Şimdiye kadar Deli Gücük her şeye kadir bir mahlûk portresi çizdi. Acaba gerçekten öyle mi? Bence Deli Gücük hala etlenmesi ve biçimlenmesi gereken bir karakter; Onun hakkında ve ona dair daha yazılıp çizilecek çok şey var. Yani kısacası bence Deli Gücük hakkında şimdiye kadar pek bir şey görmedik, fazla da bir şey bilmiyoruz. Tevatür, hepsi bu…  

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...