Deli Gücük çizerlerinden, ilk albüm kapağımızın ve Deli gücük logosunun yaratıcısı Korkut Öztekin'le kısa bir sohbet yaptık.
Yerli üretimin
bugünkü durumunu nasıl buluyorsunuz?
Bu soru bir-iki
sene önce sorulmuş olsaydı cevabım olumsuz olurdu. Ancak şu anda görüşlerim
tamamen değişti. Türkiye’de çizgi romanı umut vaat eden yeni, genç bir mecra
olarak görüyorum. Yavaş yavaş yayın evleri çizgi romanı ciddiye alıyorlar ve
Dünya’nın dört bir köşesinden en iyi örnekleri dilimize kazandırıyorlar.
Kitapçılardaki çizgi roman seksiyonları gün geçtikçe genişliyor. Yeni yetişen
birbirinden kabiliyetli çizerler de cabası… En güzeli de bu yeni yetişen genç
yeteneklerin popüler trendlerden uzak özgün bir dil geliştirmenin peşinde
olması. Bundan beş sene sonrasını hayal etmek beni çok heyecanlandırıyor.
Üniversitede
öğretim üyesisiniz… genç kuşağa dair tespitleriniz neler? Çizgi romana uzaklar
mı, yakınlar mı?
Tam ortada
duruyorlar! Bence onlar henüz hiçbir şeye yakın ya da uzak değiller. Aslında
çok açık fikirliler. Bizden daha açık fikirli ve ilerici olduklarını
düşünüyorum. Ellerinden gelenin en iyisini yapmayı istiyorlar ancak bununla
beraber hayatı da doyasıya yaşamayı ve anlaşılmayı bekliyorlar. Ve değişik
örneklere, ilginç şeylere, açıkçası şaşırmaya açlar. Kedi gibiler; Onların ilgisini
kaybetmek de kazanmak da çok kolay. Bence daha çok okumaya, izlemeye ve
tartışmaya ihtiyaçları var. Kaliteli grafik öykülemenin onların hayatındaki çok
önemli bir entelektüel boşluğu doldurabileceğine inanıyorum.
Çizgi roman 20 yıl
önceki sihrini koruyor mu?
Çizgi roman, bir
grafik öyküleme tekniğidir, “janr” yani tür değildir. Çizgi roman tekniği ile
her türde hikaye aktarılabilir; Fantastik, fantezi, korku, polisiye, toplumsal
gerçekçi ya da tarihi; aklınıza gelebilecek her türde metin çizgi roman
panellerinde vücut bulabilir. Çizgi roman, hikaye anlatmak isteyen birine akıl
almaz denemeleri icra edebileceği sonsuz zenginlikte bir palet sunar. Üstelik
fakir adamın sinemasıdır; pahalı özel efektler tasarlamadan ya da dehşetengiz
miktarlarda yapım paraları harcamadan, sadece yeteneğiniz ve hayal gücünüz
ölçüsünde sınırlı olarak bir öyküyü görselleştirebilmenizi sağlar. Artık
Dünya’da pek çok sinemacı, sinema sektöründe gerçekleştiremediği projelerini
çizgi roman halinde yayınlıyor. Bunların arasında Darren Aranowsky, Alejandro
Jodorowsky, Clive Barker, Joss Whedon gibi isimler de var. Hatta Fellini bile
Manara ile çalışmıştı. Çizgi roman asla ölmeyecek. Hızlı, ucuz ve kurnaz olduğu
için insanlık tarihi boyunca bir biçimde varlığını sürdürmeye devam edecek.
Hele ki mobil teknolojiler sayesinde artık dijital ortamda da çizgi romanı
rahatça üretip, paylaşabiliyoruz. Hareketli çizgi romanlar, canlandırma sanatı
ile ardışık grafik betimlemeyi harmanlıyor ve bence uygulama çağının en popüler
öğesi olma yolunda ilerliyor. Bence çizgi roman yeniden doğuyor, yeniden icat
oluyor.
Genç çizerlere ne
tavsiyelerde bulunursunuz?
Daha çok çizmek
lazım! Çizer kimliğinden korkmamak, onu cesaretle, bir nişan gibi taşımak
lazım. Benim kuşağımın azımsanmayacak bir bölümü, sırf hayatta kalabilmek için,
sosyal güvenceye sahip olabilmek için çizerlikten uzaklaşarak daha farklı
kariyerlerde şanslarını denedi. Oysaki tecrübe şunu gösterdi; Çizer, adı
üstünde çizer! Sabah saat 8:30’dan akşam saat 6:00’ya kadar masasının başında
çizim yapar. Güzel olan her şey inançla yaratılır ve yine aynı inançla
sürdürülür. Hayatta hiçbir şey kolay değildir, ama inandığınız ve tutkuyla
sevdiğiniz bir işi yaparsanız aç kalmazsınız. Genç çizerlerin bunları geç
öğrenmemelerini ve asla vazgeçmemelerini dilerim. Hayata karşı daha cesur
ve girişken olmalarını dilerim.
Deli Gücük’ü nasıl
tarif ederdiniz?
Deli Gücük hakkında
çok şey söylenebilir. Ben onu biraz Clive Barker’in Candy Man karakterine
benzetiyorum. Arılar yerine kargaları var. Tabii Deli Gücük daha olumlu… Bence
Deli Gücük bir “Non-Sequitur” çizgi roman karakteridir. Yani ardışık anlatım
boyunca tiplemesinde tutarlı bir grafik devamlılık olmasa bile yaşamayı
sürdürebilen bir karakterdir. Gaiman’ın Sandman’i ya da Arcudi’nin The Mask’ı
Hewlett’in Tank Girl’u gibi… Deli Gücük’ü bir çizer olarak istediğiniz gibi
çizebilirsiniz. Sadece dikkat etmeniz gereken birkaç şey var; Uzun siyah
saçları ve sakalı olmalı! Sakalı çok uzun olmamalı ve bıyıkları dudaklarını çok
fazla örtmemeli. Bir asa taşımalı; Bu asanın niteliği ve niceliği duruma göre
değişir. Deli Gücük bu asayı sadece havalı olduğu için taşıyor, yani bu asaya
yaslanarak yürümüyor. Genelde diğer çizerler Deli Gücük’ü ifadesiz çiziyorlar;
Ben de olabildiğince haşin çiziyorum. Deli Gücük kızgın görünmeyi seviyor.
Oysaki o aslında kızgın filan değil, sadece duygularını maskeliyor. Bu sebeple
asa, bir ikinci mimik işlevi görebilir, şekil değiştirebilir ve Deli Gücük’ün
ruh durumu hakkında daha derin ipuçları vererek alt anlamlar oluşturabilir.
Kargaları biraz Batman’ın Robin’i gibi; Deli Gücük onlarsız da var olabilir.
Kargaların gerçekten şimdiye kadar dekor olmak dışında pek bir işlevi olmadı.
Bence bu durum genç yazarların ve çizerlerin çözmesi gereken bir sorun.
Kargaların kimlikleri olabilir, vazifeleri olabilir, iç dinamikleri ve
diyalogları olabilir. Bir de Umberto Eco’nun Süperman için yaptığı eleştiri
Deli Gücük karakteri için yinelenebilir. Deli Gücük, sahne aldığı öykülerdeki
karakterlerin vicdanlarının hayaleti mi yoksa gerçek bir karakter mi? Eğer
öyleyse yürümeye devam edebilmesi için birazcık daha fazla şeye ihtiyacı var.
Mesela bir baş düşmana! Şimdiye kadar Deli Gücük her şeye kadir bir mahlûk
portresi çizdi. Acaba gerçekten öyle mi? Bence Deli Gücük hala etlenmesi ve biçimlenmesi
gereken bir karakter; Onun hakkında ve ona dair daha yazılıp çizilecek çok şey
var. Yani kısacası bence Deli Gücük hakkında şimdiye kadar pek bir şey
görmedik, fazla da bir şey bilmiyoruz. Tevatür, hepsi bu…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder