27 Temmuz 2010 Salı

Deli Gücük’ün Kalabalık Bilinçaltı


Geçen sene Kamra Yayıncılık tarafından yayımlanan Deli Gücük -Osmanlı Taşrasından Korku ve Dehşet Hikâyeleri-, Türkiye’de ilk kez farklı yazar ve çizerlerin çalışmalarıyla katkıda bulunduğu bir çizgi roman albümü olma özelliğini taşıyordu. 12 yazar-çizer hayalgücünde olan bir kahraman vardı karşımızda. Aynı kahramanın yeni maceralarıyla dolu ikinci Deli Gücük albümü “Alacakaranlık Zamanlar”, raflardaki yerini aldı. Deli Gücük’ün karanlık bilinçaltı kadrosu yine sıkı bir çalışma ortaya koymuş.

232 sayfalık çizgi roman kitabında 16 çizgi roman ve usta işi illüstrasyonlarla zenginleştirilmiş 3 öykü bulunuyor. Editörlüğünü Levent Cantek'in yaptığı kitapta Aziz Tuna C., Murat Başekim, Özgür Kurtuluş, Emre Kuzuoğlu, Ömer Bahri Gördebak ve Can Dağ yazar olarak katılıyor. Coşkun Kuzgun, Uğur Bülent Sertçelik, Çağrı Coşkun, Murat Gürdal Akkoç, Ozan Küçükusta, Selçuk Ören, Ethem Onur Bilgiç, Murat Başol, Varol Gökdamar, Emre Yüce çizgi roman sayfalarıyla; Mert Yavaşça, Koray Kuranel, Turgut Demir, Elif Varol Ergen, Zeynep Özatalay, Melike Acar, Yıldıray Çınar, Fatih Okta, M.K. Perker ve Kenan Yarar ilüstrasyonlarıyla yer alıyor. Kitabın sonunda Can T. Yalçınkaya'nın korku çizgi romanları üzerine bir yazısı da bulunuyor.

Anadolu Gotiği
Anadolu topraklarına has sözlü gelenekten yola çıkan anlatıları çağrıştırmasına rağmen alternatif bir havası olan, bize has gibi gözükse de gotik atmosferiyle evrensel bir tadı da olan bir çizgi roman Deli Gücük. Tepesinde ölümün kanatlı temsilcileriyle gezen, genellikle iyilik yapmasına, alçaklarla kendi yöntemleriyle hesaplaşmasına rağmen son derece tekinsiz bir seyyah, mistik bir eşkiya avcısı olan olan Deli Gücük’ün maceraları yine farklı hikâyeciler tarafından yazılıp farklı çizerlerin kaleminde hayat bulmuş.

Aynı kahramanı, aynı albüm içinde farklı yazar ve çizerlerden takip etmek Deli Gücük okurlarına has bir zevk. Bu deneysel ve kolektif yaklaşım sayesinde kahramanımız aynı ruha sahip olsa da görünümü ve kaderi sürekli değişiyor. Her zaman sakallı, uzun saçlı, iri, hırpani olsa da bazen bir black metal grubunun solistine benziyor, bazen biraz daha evcilleşip yönetmen Zeki Demirkubuz’u veya Barış Manço’yu andırıyor. Deli Gücük’ün maceralardaki ağırlığı da çizim tarzı gibi standart değil. Bazen hikâyelerin merkezinde yer alıyor, bazen geri planda, bir tür gözlemci konumunda kalıyor. Bu yapıya alışan okur da her yeni hikâyede Deli Gücük’ün mevzuya nereden ve nasıl dahil olacağını merakla beklemeye başlıyor.


Deliliği Yüceltmek
Farklı yazar ve çizerlerin yaratıcılığından beslenmek, adı “deli”ye çıkmış bir kahramanı anlatmak için ideal bir yöntem aslında. Ne yapacağı belli olmayan, ruh hali sürekli değişen bir karakterin, sürekli değişen yazar-çizer kadrosu tarafından ele alınması son derece esprili bir yöntem. Bu kadar boyutlu ve katmanlı bir karakteri tek bir görüntüye ve ruh haline indirgemek haksızlık olurdu. Zaten karakterin tekinsizliği, her öyküyü başka birinin yazmasından kaynaklanıyor biraz da. Aynı figürü farklı açılardan gördüğümüz kübik bir resim mantığı hakim Deli Gücük’te… Üstelik hem görsel hem de metinsel açıdan…

Genel olarak deliliği yücelten bir duruş var karşımızda. Deli Gücük sözde akıllı olanlara yol gösterip ders veriyor. Bazen onların vicdanı oluyor. Bazen öykülerde denge unsuru oluyor. Veya her şeyi düzenleyen görünmez bir el... Tepesinde uçuşan kara kargalarla birlikte nereden gelip nereye gittiğiyse her zaman belirsiz…

Deli Gücük’ün kareleri şiddet açısından da gayet cüretkâr… Sayfaların arasında canlanan başsız köpeklere, kargalar tarafından gözü oyulanlara, kılıçla kafası uçurulanlara, hatta kendi kafasını kesip yoluna devam edenlere rastlamak mümkün. Konuşan veya değişime uğrayan hayvanlar gibi fantastik öğeler de karşımıza çıkabiliyor. Cinler, hortlaklar, haydutlar öykülerden eksik olmuyor. Bu özellikleriyle de yerli çizgi roman geleneğinin uzak geçmişi anlatan salt kahramanlık hikâyelerinden farklı bir duruşu var Deli Gücük’ün.

Adalet ve intikam ekseninde dönen hikâyeler klasik anlamda olmasa da efsaneleri çağrıştırıyor. Efsane denen şey herkesin kendince anlattığı bir anlatıysa eğer, her Deli Gücük hikâyesinin farklı yazarlar ve çizerler tarafından kaleme alınması büyük isabet.


Öykü, çizgi roman ve İlüstrasyon
Deli Gücük; tam sayfa çizimleriyle bir illüstrasyon kitabı, sadece yazıdan oluşan kısımlarıyla bir öykü kitabı ve diğer bölümleriyle bir çizgi roman... Yani elimizdeki albüm çeşitlilik duygusundan nasibini almış, disiplinler arası olabilen, farklı boyutlar eklenerek zenginleştirilmiş bir çalışma.

Zevkler ve renkler tartışılır. İki albümdeki tüm çizimler arasından beni en çok etkileyen birinci albümün kapağının da çizeri olan Korkut Öztekin’inkiler oldu. “Son Saat” öyküsündeki bu çizimlerin her karesi büyütülüp duvara asılacak kadar iddialı bence. Ama Korkut Öztekin’in çizimlerinden bile güzel olansa, her macerada ayrı bir çizim tarzıyla karşılaşmak...
Hakan Bıçakçı
Birgün Kitap, 24.4.2010


İlüstrasyon: Turgut Demir

Hiç yorum yok:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...